Ellerinizi sıcak tutmanın en iyi yolu tabi ki kaliteli bir eldiven almaktan geçiyor. Ama kalite de ne yazık ki her yerde buluınmuyor. İşte şimdi tam titrek mandalar için üretilmiş bir ürün incelemesiyle karşınızdayım.
Under Armour markasını çok fazla duymamış olabilirsiniz. Genelde beyzbol, hokey gibi Amerikan tarzı sporlara ürün üreten çok kaliteli bir marka. Aynı zamanda tactical başlığı altında askerler için de birinci kalite alt/üst/teçhizat üretiyorlar. Eğer Under Armour'dan birşey alıyorsanız emin olun ki paranızın karşılığını alacaksınız...
Ürünüzmüze gelecek olursak firmanın Cold Gear kategorisinde ürettiği su geçirmez Ramius II modeli sanırım en çok üşüyenlerin en sıcak kalacağı tercih olacaktır:) Sıştan bakınca Hokey eldivenlerini andıran bu ürün oldukça kaba saba ve ağır gözükse de aslında tahmininizden çok daha hafif ve esnek.
Ürünün üstünde Under Armour'un efsane logosunun bir kabartması bulunuyor ve bilek kısmınızdan eldiveni sıkmanıza olanak sağlayacak bir bant mevcut. Ayrıca kabartma logonun yanında ufak tefek şeyleri koyabileceğiniz bir kredi kartını rahatlıkla alabilecek fermuarlı bir kartlık göz bulunuyor. Bu gözlerden hem sağ hem sol eldivenin üstünde mevcut. Ve eldivenin parmaklarının kış şartlarında cebinize sığmayacak kadar kalın olduğunu varsayarsak oldukça mantıklı bir bölme diyebiliriz. Eldivenlerin üst kısmında elinizin üstünü ufak darbelerden koruyabilecek destekli bir kısım bulunmakta. Parmak uçları ise maksimum dayanıklılık için deri ile kaplanmış. Ayrıca bilek bandının altında nakışla Under Armour ibaresi işlenmiş.
Eldivenin iç kısmıysa parmakların tam büküldüğü noktalar hariç deri ile kaplanmış. Bu bize maksimum dayanıklılık sağlıyor ve ağır abi imajınızı güçlendiriyor:) Eldivenlerin dış kısmında firmanın ArmourStorm™ kumaşı kullanılmış. Bu kumaşın özelliği su geçirmez fakat nefes alabilen bir kumaş olması. İç kısımları ise ArmourLoft™ denen ve teri dışarı atıp sıcağı içeride tutan kumaştan imal edilmiş. Eldivenlerden birinin kaybolmasını engellemek için iki eldiveni birbirinize tutturmanıza olanak sağlayacak bir klips mevcut.
Eldivenleri elinize taktığınıza göre üstünüzde de mont var demektir. Bizim eldiven üreticilerimizin çoğunun gözden kaçırdığı noktayı Under Armour gözden kaçırmamış ve bilek kısımlarını montunuzu da içine alabilecek kadar geniş yapmışlar. Aynı zamanda montunuzu eldivenin içine soktuğunuzda bileklik kısmını sıkmanıza olanak sağlayacak lastikler de unutulmamış.
Sonuç olarak:
Under Armour markası zaten aklınızda kalite kavramıyla ilgili en küçük soru işareti bırakmayacak bir background'a sahip. Bu yüzden bu ürüne biçilen 59.99$'lık fiyat etiketi çok gibi dursa da kış boyu sıcak ellere sanırım paha biçilemez:) Ürün sahibi tarafından Rusya'da -30 derece sıcaklıklarda test edilmiş ve 10/10 kullanıcı notu almıştır. Ülkemizde Under Armour'ları Nike, Adidas gibi bulmamız mümkün olmadığından sadece eldiven alırsanız vereceğiniz kargo parası çok fazla olacağından size tavsiyem en az 3-4 parça ürün beğenerek kargodan kar etmenizdir. Bu eldiven Nike olsa yaklaşık 100 lira fiyat etiketi olurdu, o yüzden ben ürünü pahalı olarak niteleyemiyorum. Amerika'dan alışveriş yapmanın ayrıntılarını bilmiyorsanız gümrük vs.de sorun yaşamamak için bu konuları bilen bir arkadaşınızdan yardım almanızı tavsiye ederim.
Eğer ürün gümrükte takılırsa size haber gelir ve %20 vergisini ödeyerek sorunsuzca teslim alabilirsiniz. Ama tek başına eldiven 150€'luk sınırı aşmadığından sorun olacağını sanmıyorum.
Kaba görüntüsüne rağmen oldukça hafif olan ve hafifliğine rağmen de oldukça dayanıklı olan bu eldivenlerle sıcak bir kış garanti gibi:) Eğer kış günlerinde gerçekten üşüyen titrek mandalardansanız paraya kıyın ve yıllarca kullanabileceğiniz bu kaliteli ürünü kaçırmayın.
Bir süredir çok fazla bilgisayarla ilgilenemediğim için bu yazı biraz gecikti. Aslında sabah ateşten tir tir titrediğimi düşündüğümüzde bugün yazmak için en iyi gün olmayabilir ama başladık bi kere, hakkını vereceğim bir incelemeye daha hoşgeldiniz:)
3-4 günlüğüne veya 1 haftalığına bir yerlere gitmek istiyorsunuz dizüstü bilgisayar için bir çanta, kıyafetler için bir çanta, kalan ıvır zıvır için bir çanta olsun istemiyorsunuz. Evet işte tam benim bu çantayı almadan önceki ruh halimdesiniz:) İşte bunların hepsini tek bir yerde toplamak ve dağınıklıktan kurtulmak için yapmanız gereken şey bir adet Nike Ultimatum serisi çanta almak;) Ultimatum serisine her sene yeni bir çanta ekleniyor, ama genel görünüm hepsinde oldukça benzer. Örneğin alttaki anlattığımızdan önceki model, tek farkı ise öndeki fileli gözün olmayışı..
Evet isim Bourne üçlemesinin son filmini çağrıştırıyor ve oldukça iddialı bir sloganla beraber geliyor:
"Our Strong is Stronger"
1 yıldır kullanıyorum gerçekten verdiğim parayı hakeden ürünlerden ve dedikleri kadar da dayanıklı. Oldukça fazla gözü var ve birbirinden farklı nesneleri gayet rahat ve düzenli şekilde ayrı ayrı yerleştirebilmenize olanak sağlayan bu tasarım bence oldukça başarılı.
Fermuarları koruyan parmak kalınlığındaki parçayı da düzgünce kıvırdığınızda çanta dıştan komple siyah gibi görünse de aslında Bright Cactus dedikleri bir Yeşil iç renge sahip.
Çantayı neden büyük boy aldığımı soracak olursanız size hemen üstteki fotoğrafta görünen dizüstü bilgisayarımın 17.1" ekrana sahip olmasını gösterebilirim. Gerçi çanta bu dev gibi haliyle bile benim bilgisayarı ucu ucuna alıyor. Aynı modelin bir önceki seneki haliyse hiç almıyor. Bilgisayarı koyduğunuz kısım hem içten hem alttan hem de sırtınıza gelen kısımdan çok güzel desteklenmiş. Özellikle sırtınıza gelen kısımda destek malzemesinin kalınlığı ve kalitesi elinize alır almaz dikkatinizi çekecek. Bilgisayarı yerleştirdikten sonra arka sırta dikili lastik yardımıyla sabitleyebilirsiniz.
Şimdi çantanın bilgisayarı da koyduğumuz ana gözünün imkan kabiliyetlerini anlayabilmemiz için sağ ve sol üst dıştaki 2 cep, müzik çalar gözü ve ayakkabı gözüyle beraber değerlendirme yapmamız gerekir. "Neden?" diyecek olursanız çantanın gözleri dışa değil içe doğru şişiyor(Üstteki fotoğrafta görebilirsiniz) Yani çanta dıştan ana görüntüsünü neredeyse hiçbir zaman kaybetmiyor. Oldukça düzgün görünüyor. Bu ilk etapta iç kısmın hacmini düşürüyormuş gibi görünse de aslında Nike mühendisleri gözlerin yerini oldukça iyi ayarlamışlar, içine yine tonlarca malzeme koyabiliyorsunuz. Ben en son İstanbul'a giderken yanıma aldığım çantamın ana gözüne "Bilgisayar+ 3 tişört+ 2 penye şort+3 kolsuz atlet+1 kumaş şort+1 kapri+ 4 takım iç çamaşırı+ 5 çift çorap+1 boy/1 baş havlusu"nu rahatlıkla sığdırdım. Hatta ihtiyacım olsa biraz daha mantıklı bir yerleştirmeyle çok daha fazla malzeme koyabilirdim.
Çantanın üst tarafında müzik çalarlar için düşünülmüş dolgu malzemesiyle destekli ve üstünde kulaklık çıkışı olan müzikçalar gözü var. Ama benim gibi o gözü desteğinden dolayı parfüm vs gibi kıralabilecek başka malzemeler için de kullanabilirsiniz. Bu göz 2 şarj aleti+ 2 kulaklık+ Extra bir sürü ıvır zıvırı alabilecek kadar da geniş. Çantanın hem üstünde olması hem de destekli malzemeden yapılmış olması nedeniyle çantanın en güvenli gözü diyebiliriz.
Çantanın sol üstündeki göz kendi içinde 2 parçaya bölünmüş ve oldukça derin, kullanışlı bir göz. Öyle ki 0.5 litrelik su şişesini rahatlıkla alabilir. Üstünde hala boşluk kalır.Üste yakın kısıma dikilmiş cep sayesinde gözün dibine inmesini istemediğiniz, açınca hemen elinize gelsin istediğiniz şeyleri koyacak yeriniz hazır. Yukarıdaki fotoğrafta dediğim cepte benim şarj aletim duruyor mesela. Bu cebi isterseniz toptan çamaşır, çorap gibi tek bir çeşit kıyafete de ayırabilirsiniz.
Sağ üstteki gözü açınca ise bir süprizle karşılaşıyorsunuz. Burası içeceklerinizi daha uzun süre sıcak veya soğuk tutmak için izole edilmiş. Biraları soğuk tutmak için yapılan çantaların iç maddesiyle içinin kaplanmış olması tam anlamıyla termos etkisi yaratmasa da dayanma gücünü arttırdığı kesin. Bu göz de oldukça derin ve başka amaçlar için kullanmak isterseniz de size yeterince alan sağlıyor.
Çantanın sağ ve sol altlarında üstte gördüğünüz ceplerden mevcut. Önündeki ufak gözü de katarsak dışa doğru şişen tek kısımlar buralar işte. Ama öyle profesyonelce tasarlanmış ki ağzına kadar doluyken bile boşken durduğundan çok da farklı durmuyorlar. Ben o ceplere genelde kemer vs koyuyorum. İsterseniz tek cep bir haftalık çorap ihtiyacınızı tek başına alabilir.
İşte bu da az önce alttaki cepleri anlatırken bahsettiğim dışa şişen çantanın ortasındaki göz. Hava alabilen dış ince kumaşla kaplı olması koku yapabilecek şeyleri koymanıza olanak sağlıyor. Fotoğrafın açısından çok net anlaşılmasa da burası da yine derin bir göz ve katlanmış bir havluyu rahatlıkla koyabilirsiniz.
İşte burası çantayı elime aldığımda en çok hoşuma giden kısımlarından birisiydi. Ayakkabı koyma gözü.
Hepimiz bir yerlere giderken yanımızda ya yedek bir ayakkabı ya da terlik vs götürürüz. Eskiden bunları kıyafetlerin yanına koymak zorundaydık. Artık ayakkabıların kendine has bir gözü var ve dışının delikli olması sayesinde havalanabiliyorlar. Çantanın içinden ise tamamen izole edilmiş durumdalar.Ama yeşil kısımlar çabuk kir tutacağından ben yine de ayakkabıları koyarken ayrı bir poşetle koymayı tercih ediyorum.
Boş halini de ayrıca ekleyim ki kafanızda net bir görüntü oluşsun. Ayakkabı gözü gerekirse bilekli botları alabilecek kadar geniş bunu özellikle belirteyim. Tabi ki en başta belirttiğim gibi koyduğunuz ayakkabılar ana gözün hacminden yiyor :)
Sırt kısmına gelecek olursak çantanın dizüstü bilgisayar çantası olması nedeniyle buraya özel ilgi gösterilmiş desek yalan olmaz. Fotoğraftan da net olarak görebileceğiniz üzere sırt kısmı topla vursan yıkılmaz görüntüsünde:) Oldukça kaliteki dolgu malzemesi ile hem dizüstü bilgisayarınızı güvence altına almışlar hem de çanta büyük olduğundan içini doldurduğunuzda oldukça ağır oluyor, bu ağırlığın sırtınızı acıtma oranını düşürmüşler. Kabartma Nike logosu da oldukça estetik duruyor.
Gelelim çantayı alırken en gereksiz gördüğüm kısım olan Max Air omuz askılarına.. Alırken içimden geçen şey tam olarak "Bunlar da stil olsun karizma yapsın diye şişirmişler bi de Max Air patlatmışlar, tamamdır" olmuştu ama çantayı gerçekten doldurduğum bir gün aslında bu askıların tahminimden çok işe yaradığını farkettim. Ağırlık arttıkça omuzlarında oluşan kesilme hissi artar. Hatta aynen yanık gibi kızarır. Ama çantamızda ağırlık arttıkça içi hava dolu askılıklar görevini tam olarak yerine getiriyorlar. Yıllarca ağırlığı 30 kilolara varan değişik çantalar taşıdım. İlk defa bir çantada ağır olmasına rahat ettim desem yeridir. Fotoğraf biraz parladığından aslında şeffaf olan kısımlar gri gibi çıkmış.
Gelelim çantanın ana gözünün üstünde yer alan ikincil göze...Burası da dizüstü bilgisayarın adaptörünü, farenizi hatta ana göze koyamadığınız kıyafetlerinizi alabilecek kadar geniş. İçinde kalemlik, cep telefonu benzeri aletleri koyabileceğiniz lastikli bir cep, ayrıca iki cep daha ve fermuarlı bir gözü daha bulunuyor. Aklınıza gelenden daha fazla döküntü topladığına emin olabilirsiniz. Üst kısımdaki gözlerin tam boyunu canlandırabilmeniz için bir fotoğrafını daha koyuyorum.
Çantanın omuz askılarını rahatça ayarlayabilmeniz için askıları oldukça uzun tutmuşlar ama bu gerekli mesafeye getirdikten sonra ortada kocaman bir askı çöplüğü varmış havası yaratıyor. Bu yüzden benim gibi bu konularda takıntılıysanız aşağıdaki gibi askıyı kopçanın arasına sıkıştırabilirsiniz.
Yukarıda sağ altta da görebileceğiniz gibi ana gövdeden gelen kısım belinizi de saracak şekilde geniş tasarlanmış. Ayrıca az önce bahsettiğim askı toplama işini yapınca askılar karşıdan aşağıdaki gibi derli toplu görünüyorlar.:) Düzen önemli ama değil mi? Avatar'da da söyledikleri gibi "Bir asker her zaman askerdir." :)
Sonuç olarak:
100 lirayı biraz aşan fiyat etiketi başta pahalı görünse de benzer markaların benzer ürünleriyle karşılaştırdığınızda aslında çok da pahalı olmadığını görüyorsunuz. Ürünün malzemesi oldukça kaliteli. Zaten Ultimatum serisini diğer Nike çantalardan ayıran da malzeme ve işçilikteki bariz kalite farkı. Dün Yeşil Kundura'ya girip diğer çantlara baktığımda 45-50 liraya da Nike çantalar vardı ama emin olun kalite olarak özellikle de kumaş kalitesi olarak yanından bile geçemezler.
Ürünün kumaşı hava alabilen güzel ve dayanıklı bir maylon türü. Su geçirmezlik özelliği bulunmuyor. Ama yine de "en küçük yağmuru içeri alıyor" dersek de haksızlık yapmış oluruz. Aslında içinde bilgisayar olunca insan içine damla bile almasın istiyor ama sonuçta yapım amacı doğa sporları olmadığından gereksiz bir fiyat etiketine neden olmasın diye sanırım pas geçilmiş.
Ürünün fermuar kalitesine ayrıca değinmek istiyorum. Fermuarlar neredeyse yok denecek kadar kolay açılıp kapanıyor. Ve dikişleri oldukça dayanıklı. Gerçi bu boyda bir çantanın dolu halinin 15 kg sınırını çok rahat zorlayacağını düşünürsek dikişlerin dayanıklı olması normal:) Zaten 100 lirayı aşan ücret ödediğinizde bu özellikler bizi şaşırtacak özellikler arasından çıkıyorlar, neticede kalite için buradayız:)
Sağ ve sol altlardaki parlak kısımlar bana gereksiz göründü, çantanın içi her ne kadar gayet canlı yeşil renkte olsa da çanta kapalıyken dıştan komple siyah durduğundan bu kısımlar bana biraz gereksiz parlaklık olarak geldi.
Nike hem 17" dizüstü bilgisayarları alabilecek hem de uçakların koltuk üstü bagaj kısımlarına sığmayı becerebilecek bir çanta yaparak 1 haftayı geçmeyen yolculuklarda 40 tane çanta gezdirme mecburiyetimizi de, uçakların bagaj personelleri işlerini hızlandırmak için ellerine ne gelirse tangır tungur attığından bagaja verdiğim çantada "eşyalarım acaba kırılıp dökülür mü?" korkumuzu da havaalanlarında valiz bekleme çilemizi de ortadan kaldırmış:)
Eğer okul çantası vs olarak kullanacaksanız yarı fiyatına olan çantaları seçmenizi öneririm. Fazlasıyla işinizi görürler. Ama amacınız tam anlamıyla bir tatil arkadaşı ise tercih doğru. Ayrıca arkadaşlarının evlerinde 2-3 günlük gece kalmalarına giden "yancı" arkadaşlar için de gayet ideal olduğunu hatırlatırım:)
Bu senenin Ultimatum'u LiveStrong adıyla satılan model. Neredeyse birebir aynılar. Ama unutmayın eğer güncel modeli alırsanız aynı çantaya daha çok para vermek zorunda kalabilirsiniz. Benim anlattığım modeli şuan bulabilirseniz indirimle alma imkanınız var.
Benzer bir çanta olan Adidas Load Spring'in incelemesini de burada yaptım, ona da bir göz atın derim! ;)
Merhaba bugün inceleyeceğimiz ürün özel ilgi alanıma giren çakılar familyasından Buck marka bir çok amaçlı çakı. Çok amaçlı çakı deyince çoğunuzun aklına Victorinox veya Gerber geliyor biliyorum. Bu markayla aslında Piyade Okulu'nda arkadaşların elinde görünce merak üzerine tanıştım. Tam tayinlerden önce çakı alarak birliğine gitmek fazlasıyla moda olmuştu nedense:)
Ben de o zaman almamış olmama rağmen neden sonra bilinmez bitane almaya karar verdim. O burada inceleyeceğimiz model değil ne yazık ki, sadece çakı olan bir model aldım. Gelen parçanın kalitesi ve işçiliği hoşuma gidince de yenilerini almaya karar verdim. Ne yazık ki Türkiye'deki av bayisi sahipleri bizi sulu götürüp susuz getirdiğinden ürünleri daha ucuz olması dolayısıyla e-bay aracılığıyla almaya karar verdim.
Herhangi bir av dükkanında kasatura denebilecek boyda bıçaklar gayet normal satılırken, benim ABD'den gelen çakılarım gümrükte olay oldu. İlla emniyetten izin alacaksınız diye tutturdular. Babam İzmir Emniyet'e gidince "Bizden değil Ankara'dan izin alacaksınız, ona da yazıyla başvurursanız sizin izin buraya gelene kadar gümrük çakıları imha eder(!?) siz ondan elden götürün(!)" cevabıyla karşılaştı..
Tam "Allah'ıııııımmm sana geliyoruuuum" derken neticede tanıdık vs derken çakıları almayı başardık. Ankara'da bu işlerle uğraşan bir arkadaşım ise neredeyse hiçbir sorun yaşamıyor, bütün ürünler evine kadar gidiyor. Bu ciddi fark sanıyorum İzmir'deki arkadaşların işgüzarlığından kaynaklanıyor. Neticede gerçek fiyatının 3 katını vermeyi göze alırsan git Türkiye'de istediğin bayiden al:)
Çakının önden ve arkadan görünüşü neredeyse aynı, bıçağın üstünde BUCK yazısı işlenmiş, tutma sapının iki tarafında da BUCK WHITTAKER ibaresi bulunuyor.
Neyse ürünün özelliklerine gelecek olursak:
*420HC Çelik, dibi testere dişli bıçak-Bıçak uzunluğu 7,6 cm
*Küçük pense, kablo kesici
*Philips 3/16" Düz Tornavida
*Philips 2 numara Yıldız Tornavida
*Konserve ve şişe açacağı
Şimdi bu çeliklerin isimlendirilmesi konusu hep konuşulur hiçbir zaman tam sonuca bağlanamaz.. 420HC çelik ne demektir tam açıklaması doğru düzgün hiçbir yerde yazmıyor. Yaptığım araştırmalar sonucu şöyle bir tablo buldum:
Burada 420HC olmadığını farkeden dikkatli arkadaşlarım içinse şunu ekliyorum:
"420HC as heat-treated by Bos/Buck is an excellent everyday steel IMHO. Sharpens far more easily than Buck's old 440C, and holds an edge even better than 440C in CATRA tests. It is tough, highly rust resistant, easy to sharpen and takes a scary edge. Won't hold an edge like S30V or some of the other complex stainless grades, but it is far less expensive."
Tam olarak oranları şöyle:
C :0,46 Mn:0,40 Cr:13,00 V:0,30 Si:0,40
Ayrıca BURADA Çelik sınıflandırmasıyla ilgili çok ayrıntılı ayrı bir yazı bulabilirsiniz. En ayrıntılı anlatım burada bence. Neyse sonuçta bizim işimiz döküm değil, biz işimize bakalım:)
Parçaları tek tek değenlendirecek olursak:
BIÇAK:
Buck bıçaklarının en sevdiğim tarafı verdiğiniz paranın karşılığını kesinlikle aldığınız hissi yaratmaları. Bugüne kadar değişik boy ve özelliklerde 3 tane Buck aldım ve hepsinde de "Adamlara helal olsun" lafı ağzımdan çıktı.
7,6 cm'lik bıçak 420HC çelik yazısından da okumuş olduğunuz gibi oldukça kaliteli ve bilemesi çok kolay. IKEA'dan aldığım dandik bıçak bileme aletiyle bile, ki onu ne akılla bu bıçakla kullanma cesareti gösterdim bilmiyorum:), çok iyi sonuçlar aldım. Ağzı çok keskin, neredeyse hiçbir maddeyi keserken zorluk yaşamıyorsunuz. Evimi toplarken değişik kalınlıklarda kartonlar, tahtalar kesmem gerekti, hiçbirinde sorun yaşamadım. Bıçağın kilit mekanizması oldukça güvenli, kesinlikle kilidin açılması durumuyla karşılaşmadım. Bıçağı ilk kez eline alanlar genelde kapatmakta sorun yaşıyorlar, bıçağın gövdeyle birleştiği yerde üstünde kilit işareti olan mandalı ileri(yani penseye doğru) iterek bıçağı kapatabilirsiniz.
Kullanımla ilgili basit bir sorun ise ileri geri iterek yaptığınız kesme islerinde, dibindeki testere dişleri normalde kullanmayacağınız birşeyi keserken bile olaya dahil oluyor ve pürüzsüz kesim beklentinizi biraz baltayalabiliyor. Bu yüzden kısa ileri/geri hareketlerle kesimi yapmak daha mantıklı.
Testere kısmıyla tabiri caizse adam bile kesebilirsiniz:) Ondan çok fazla yorum yapmaya gerek görmüyorum.
Bıçağın ağzı bozulmaya biraz yatkın(420HC olması nedeniyle) Ama ilk bileylemede hemen fabrika çıkışı haline geri gelebiliyor, bu yüzden BUCK'ın gözde çeliği 420HC zaten, hem kaliteli hem de dengi çeliklere oranla daha ucuz.
PENSE/KABLO KESİCİ
Bu çakının en sevdiğim kısmı diyebiliriz.:) Açıkcası e-bay'den alırken en çok güvenmediğim kısmı burasıydı. Neticede hepimizin ufakken pazardan aldığı "Çakma Victorinox" İsviçre Ordu çakısı olmuştur. Onun verdiği kalitesizlik hissiyle bu pensenin de öyle olacağını düşünmüştüm. Ama bıçaklar gelince tam anlamıyla yanıldığımı anladım. Pense çok kaliteli ve oldukça dayanıklı. Ufak tefek işlerde mutlaka işinizi görecektir, asla yarı yolda bırakmaz.
Ben daha çok fındık kırıcı olarak kullanmıştım, ondan o konuda da 10 üzerinden 10 veririm.
Pense normalde gövdenin içine itilmiş vaziyette duruyor. Baş parmağınızla kilidin kitlendiğini gösteren çıt sesi gelene kadar ileri iterek çıkarabilirsiniz. Şuan resimde pense dibinde görülen emniyet kilidini aşağı basılı tutarken geri yerine çekerek kapatabilirsiniz.
DÜZ/YILDIZ TORNAVİDALAR:
Çakının alt tarafında bir tarafı düz bir tarafı yıldız tornavida bulunuyor. Tornavidalar genelde en çok kullanılan boylarda seçilmiş. Ortadaki kilit tuşuna bastırarak kullanmak istediğiniz tornavidayı yine kilidin kitlendiğini gösteren çıt sesi gelene kadar ileri iterek kullanıma hazır hale getirebilirsiniz. Bıçağın genel kullanımında çıt sesini duymak, kullandığınız parçayı emniyetle kullanıyor olmak açısından önemli. Yoksa istenmeyen kazalara neden olabiliriz.
Ben bu tornavidayla İstanbul'da bütün eşyalarını IKEA'dan aldığım evimi hem kurdum, hem de söktüm. Anlayacağınız aslında başka yorum yapmanın alemi yok ama yine de biraz ayrıntıya girelim.
Tornavida ucu biraz kısa gibi görünse de kullanımda ciddi bir sorun yaşatmıyor. Düz uçlu olan tarafı biraz ince ve nazik görünmüştü ilk başta ama o da bugüne kadar beni utandırmayı başardı.
KONSERVE/ŞİŞE AÇAÇAĞI:
Bu kısım aslında konserve açacağı olmaya daha müsait. Çünkü ucu oldukça keskin ve şişe açmaya çalışırken baskıyı kapağın dibine değil de üst kısmına uygularsanız anında kapağı yırttığını göreceksiniz. Fakat eliniz alıştıktan sonra kullanımı oldukça kolay, çok maden suyu içtiğimden şuana kadar yüzlerce kapak açmışımdır.
Aynı zamanda konserve açmak isterseniz de kaliteli ve keskin yapısıyla hiç zorlanmadan kağıt keser gibi konserve kapağını kesebilirsiniz. 1-2 kere açma kulpu kopan ton balığı, mısır konservesi vs açmak zorunda kaldım oldukça kolay oldu:)
TUTMA SAPI/TAŞIMA KILIFI:
Çakımızın tutma sapı çelik çerçeveyi iki taraftan çevreleyen termoplastik malzemeden oluşuyor. Ele gayet güzel oturuyor ve oldukça sağlam bir görüntü çiziyor. Ucunda bulunan kopça sayesinde isteseniz kılıfında taşımak yerine belinize takabilirsiniz.
Normalde diğer modellerde taşıma kılıfı için para istenmesine rağmen bu modelde siparişinize kılıf da dahil olarak geliyor. Kılıfı gayet dayanıklı dolgulu malzemeden yapılmış. Bu sayede hem çakınızı mükemmel koruyor hem de düşme gibi durumlarda sizi yeterince koruyor.
Arkasında isterseniz yatay isterseniz dikey olarak kemerinize takmanıza olanak veren kanalları mevcut.
Sonuç olarak:
Uygun bir fiyata gayet kaliteli bir çok amaçlı çakı arıyorsanız, 100 yıllık tecrübesi ve ömür boyu garantisiyle kendine güvenini açıkca ortaya koyan BUCK mantıklı bir seçim olacaktır.
İnanın bazı mebur kaldığım durumlarda tornavidasının olduğu alt tarafını çekiç niyetine kullanmak zorunda kaldım ama buna rağmen ciddi bir deformasyon oluşmadı. Verdiğim parayı kesinlikle hakediyor.
BUCK'ın kendi sitesinde satış fiyatı 55$ ama e-bay'de başka mağazalarda kampanyalı olarak 35-45$ aralığında bulabilirsiniz. Alırken ben kaliteli bir bileyici eklemeyi unutmuştum, size unutmamanızı tavsiye ederim. Gerçi ben en dandiğiyle bile işimi gördüm, bıçak kolay kullanım için tasarlanmış adeta:)
Bayram münasebetiyle ara verdiğim paylaşımlarıma bugün Casio Prg 130T Pro Trek saatle devam ediyorum.
Hani bir çoğunuzun görünce bakıp geçtiği, araziye çıkan bir çoğunuzun da "Ayı Grylls" modunda "ben bunla her işimi görürüm" diye ayıla bayıla aldığı, sonra da "Yok altimetresi şöyle, yok termometresi böyle" diye sızlanıp durduğu şu dağcı saatleri:)
İncelemeye başlamadan açıkca belirtmek istiyorum ki Pro Trek saatler yaklaşık değerler verirler. Hiçbir zaman kesinlik iddiasında değillerdir. Kesin sonuç istiyorsanız gps'le rakım ölçeceksiniz, ayrı bir barometre gezdireceksiniz vs. Neticede bu sadece bir saat ve küçük ayrıntılarla gerçeğe çok yakın değerler vermeyi sağlamışlar ama bu yanılma paylarının olmadığı anlamına gelmiyor. Örneğin Altimetresi yüksekliği sıcaklık ve basıncın birbiriyle olan durumuna göre hesaplar, bu yüzden de ölçüme başladığınız andaki havanın durumu ve ölçüme başlamadan herhangi bir noktada nirengi alarak rakımı bildiğiniz bir yerde sıfırlama yapmak yararınıza olacaktır.
Sizler için özelliklerini Casio'nun örjinal sitesinden aldım ki en ayrıntılı anlatım oradaydı, bir print screen'le işi bitirdim:)
Saatin özelliklerine kısa kısa göz atacak olursak;
En sevdiğim özelliklerinden biri Tough Solar olarak adlandırdıkları güneş enerjisiyle pili şarj etme. Bu özellik sayesinde saatin pilini bitme durumu neredeyse sıfırlanıyor.
Bu sistem açık bir günde 5 dakika güneş görürse saati birgün çalıştıracak kadar enerji depolamasına imkan veriyor. Yani saatinizin pili hiçbir zaman bitmiyor ve arkası açılmadığı için hassas sensörlerin bozulma ihtimali minimalize edilmiş oluyor. Tabi ki burada dikkat edeceğiniz ayrıntı kış aylarında saatinizin uzun kollu kıyafetlerin altında kalması sonucunda farkında olmadan pil güç durumunun medium veya low'a düşme ihtimali.
Saatiniz ihtiyaç duyduğu ışık miktar ve süreleri şöyle:
Gelgit göstergesinin sol üst kısmında Pil güç durumunu gösteren bir bölüm var. Burada 5 seviye var var.
Saatimizi H modunda tutmak bütün sensörlerin kesintisiz çalışması açısından önemli.
Yeterli ışık gördüğü zaman tekrar güç seviyesi yükselir ve sensörler açılır.
Gerekli ışık miktarını ve zamanı gösteren tablo aşağıdadır:
Güç kaybını engellemek açısından ikincil tedbir olarak saate Power Save modu konmuştur ki bu sayede saat 60-70 dakika arasında karanlıkta kalırsa "Ekran Uykusu" moduna geçer. Bütün fonksiyonları çalışır, sadece ekran güç tasarrufu açısından kararmıştır.
6-7 gün karanlıkta kalması durumundaysa "Fonksiyon Uykusu" moduna geçer ki hiçbir fonksiyon çalışmaz, zaman işleyişi devam eder.
Saat Genel Ekranı:
Saatimizin genel ekran görüntüsü şu şekildedir.
Buradaki rakamlar ve şekiller şu anlamlara gelir:
Sol üst köşedeki yuvarlak Ay Durumunu gösterir. Koyu kısımları görünmeyen, açık kısımları görünen yüzü ifade eder. Güney yarım kürede görüntü farkı olacağından onu ayna görüntüsüne alma imkanı vardır.
Altta Gelgit Göstergesi bulunur. Ülkemizde gelgit olmadığından kullandığımız bir gösterge değildir. Casio bu modeli yaparken dağcılar kadar denizcileri de düşündüğünden eklemiştir.
Ay ve Gelgit göstergeleri sensörle çalışmaz, takvim üzerinden hesaplama yaparak çalışır ama oldukça etkili sonuç vermektedir. Ay göstergesini şahsen iç güvenlik bölgesinde aktif olarak kullandım.
Bir üstteki ekran görüntüsünden devam edecek olursak:
H yazısı Pil seviyesidir, High durumdadır.
PS yazısı Power Save modunun açık olduğunu gösterir.
Gün göstergesi yerine(SAT-SUN vs gibi) basınç grafiğini almak isterseniz adjust tuşuna bir kere basmanız yeterlidir.
Sağ üst köşede üstü çizili bir nota işareti Sessiz Modda olunduğunu gösterir. Tuşlara bastığınızda "Bip" sesi gelmez.
Altında yan yana dikey çizgiler Alarm Açık demektir.
Altındaki A.El yazısı görünüyorsa Otomatik Aydınlatma Açık demektir.Buna daha sonra değineceğiz.
Saatin sol tarafında DST yazıyorsa Yaz Saati Modu açık demektir. (Daylight Saving Time.)
Ekranlar: Timer:
Bütün dijital saatlerdekine benzer bir Timer modu var.
60 dakikalık bir aralıkta 1 saniye olarak geri sayıyor. Geri sayım dakikasını 1 dakika ve katları olarak değiştirebiliyorsunuz. 1 dakika 30 saniye seçme şansınız yok, bence olumsuz bir özellik.
Kronometre:
Kronometre de benzer bütün modellerde olduğu gibi, ondan çok üstünde durmayacağım. Saniyenin 1/100'üne kadar ölçme imkanı var ve 1 saat dolduktan sonra üstteki 0H yazısı 1H olarak 1.saate girildiğini gösteriyor. Split time alma imkanı var.
Dünya Saatleri:
Standart dünya saatleri uyglaması var. Normal saat ayarı yaparken zaten size hangi saat diliminde olduğunuzu sorduğundan dünya saatleriyle otomatik ayarlama yapmış oluyor. Fakat sizin ülkeniz Yaz saati uyguluyor, bakmak istediğiniz ülke uygulamıyor ise el ile DST açıp kapatarak hatayı engelleyebilirsiniz. Türkiye GMT+2 saat diliminde yer almaktadır.
Alarm:
Saatin 5 alarmı bulunmaktadır. Her birini ayrı ayrı açıp kapatabilirsiniz. Ayrıca alarm ekranında SIG :00 OFF yazıyorsa Saat başlarında gelen "bip bip" sesi kapalı demektir. Alarmlar arasında COMP ve ALTI tuşlarıyla gezebilir, istediğiniz alarmı açmak için BARO tuşuna basabilirsiniz. Ekranda alarmın açık olduğunu gösteren ON yazısı çıkacaktır.
REC Ekranı:
Saat çıktığınız maksimum yüksekliği otomatik kaydeder. Kayıda tarih ve saat bilgisini de otomatik ekler. Ben sizler için saati kurcalarken yukarıda gördüğünüz kaydı hatayla sildim şuan 115 metre gösteriyor:)
Ayrıca herhangi bir yükseklikte iken ALTI tuşuna 2 sn basılı tuttuğunuzda yüksekliğinizi saat ve tarihiyle hazıfaya alır. Bu şekilde 40 adet kayır tutabilirsiniz. Bu ekrandayken ADJUST tuşuna uzun süre basılı tutarsanız kayıtlarınız silinir.
Ekstra Özellikleri: Pusula:
Saatin ölçtüğü kuzey manyetik kuzeydir ve kutupsal kuzeyden biraz farklıdır. Fakat yanınızda bir harita varsa üstündeki sapma bilgileri sayesinde saatinizi gerekirse kutupsal kuzeyi gösterecek şekilde ayarlayabilirsiniz. COMP tuşuna bastığınızda gelen ekran size 188 dereceye yani güneye doğru baktığınızı gösterir. Şuan parlamadan görünmeyen kısımdaki 3 çizgi kuzeyi işaret eder.(12.07 yazısının altında) Dijital pusula 20 saniye boyunca ölçüm yapar ve saatin yönündeki değişimlere çok hızlı tepki verir.
Analog pusulalar gibi manyetik cisimlerden ve ortamlardan etkilenir. Bu yüzden ölçüm yaparken üstünüzde veya etrafınızda büyük metaller olmamasına veya civarda yüksek gerilim hattı vs olmamasına dikkat ediniz.
Pusulada Manyetik Açı Ayarı, Çift Yönlü Ayarlama ve Kuzey Ayarlaması Yapma imkanlarınız var. Bu sayede gerçekten etkili sonuçlar almanız mümkün. Ben Şemdinli'de analog pusula ile kalibre ettiğimde sapması 1 dereceye kadar düşmüştü. Standart haliyle +/- 11 derece sapma yapabilir. Bu kalibrasyonların ayrıntılı açıklaması için en sona koyacağım kullanma kılavuzuna bakınız.
Ayrıca Dijital Pusula ile hedef bulabilir veya yerinizi belirleyebilirsiniz.
Barometre/Termometre:
Saat bir basınç ve ısı ölçere sahiptir. Basınç ölçümünün birimini hPa ile inHg arasında, ısı ölçümünün birimini de C ile F arasında saçebilirsiniz. Bu değişiklikleri yapabilmek için normal ekranda ADJUST tuşuna 2 sn basılı tutun. Normal saat tarih vs ayarlarını geçtikten sonra(MODE tuşuna basarak) bu birimleri seçebileceğiniz bir ekran gelecek. Orada ALTI ve COMP tuşlarıyla istediğiniz birimi seçebilirsiniz.
Unutmayın ki bu bir bilgisayar değil ve fabrikasyon ayarları ile net ölçümler yapamayabilir. Bu yüzden saatin genel geçer bir okuması olmadığını, her kullanacağınız güne özel ölçüm yapacağınızı unutmayın. Bu yüzden bir barometre ve termometre yardımıyla kalibre ederseniz daha net sonuçlar alabilirsiniz. Saat bileğinizdeyken ısı ölçümü vücut ısınızdan dolayı yanlış olacağından net sonuç için 15 dk ortam ısısına bırakıp ölçüm yapınız. Bu yükseklik ölçümünde alacağınız değerleri de gerçeğe yaklaştıracaktır.
Bu modu açtığınızda üstte bir basınç grafiği çıkmaktadır. Kabaca yükselen bir grafik havanın iyi olacağını, alçalan bir grafik ise havanın kötü olacağını işaret eder. Şimdi bu saati gerçek anlamda bir hava tahmin canavarına çevirecek bilgileri gezenbilir'den bir abimizden aldığım şekliyle sizlerle paylaşıyorum.
Bu bilgileri mutlaka not ediniz, tahminlerin gerçekliği sizi yerel accuweather haline sokacak:)
1- Barometrenin düşmesi, Termometrenin yükselmesi Lodos, Kıble, Keşişleme gibi Güney Rüzgarlarının esmesine isaret eder. 2- Barometrenin çok yükselişi ve Termometrenin düşüşü Poyraz, Yıldız, Karayel gibi Kuzey Rüzgarlarıyla sonuçlanır. 3- Normal atmosfer basıncı olan 1013 milibar'a nazaran barometrenin yavaş yükselişi veya alçalışı devamlı ve sakin havaya işaret eder. 4- Barometrenin birden düşüşünden sonra süratle yükselmesi fırtına geleceğini gösterir. 5- Hava Kuzey'den eserken Barometre süratle yükselirse fırtına gelecektir. 6- Hava Kuzey'den eserken Termometre sabit kalır, Barometre yükselirse yağmur yağacaktır. 7- Hava Güney'den eserken Barometre süratle yükselirse Kuzey rüzgarları ve fırtınanın geldiğini gösterir. 8- Barometre yükselir, Termometre sabit kalırsa, bu esnada gökyüzü bulutlarla kapalı ise yağmurla karışık Kuzey rüzgarları getirir. 9- Herhangi bir rüzgar eserken Barometre düşer, Termometre yükselirse rüzgar güneyden beklenir. 10-Barometre ve Termometre beraber düşer ise Lodos ile beraber yağmur beklenir. 11-Kışın Gündogusu ve Poyraz rüzgarları eserken barometre pek fazla yükselirse soguk hava, kar bazen de yagmur getirir. 12-Yagmur kesildikten sonra barometre yükselirse havanın soğuyacağı anlaşılır. Büyük yükseliş (veya düşüş) : 3 saatte 8-10 milibar (mb) veya daha fazla Hızlı Yükseliş (vaye düşüş) : 3 saatte 6-8 milibar(mb) Orta yükseliş (veya düşüş ) : 3 saatte 3-6 milibar(mb) Yavaş yükseliş (veya düşüş) : 3 saatte 3 milibar(mb) ve daha az
Altimetre:
Saatin herkesi heyecanlandıran, ama ne yazık ki bilinçsiz kullanım yüzünden aynı zamanda hayal kırıklığına uğratan özelliği de işte bu yükseklik ölçme özelliği.
Saatimiz yüksekliği GPS gibi uydudan yerini belirleyerek ölçmüyor ne yazık ki. Ondan bu saatten 5-10 metre doğrulukla ölçüm beklemek yanlış olur. Şimdi size şirketin altimetre ile ilgili kendi açıklamasını göstereceğim ki aklınızdaki sorular cevaplansın.
Saatin kendi ayarlarıyla aldığınız ölçüm yanlışsa, ki olabilir, o zaman iki seçeneğiniz var. Ya bir GPS yardımıyla bulunduğunuz yerin rakımını belirlemek, ya da deniz kıyısı gibi rakımı bilenen yerlerde saati o gün için kalibre etmek. Bu işlemi yapabilmek için ALTI modunda ADJUST tuşuna 2 sn basılı tutmanız gerekir. Sonra bildiğiniz rakımı girebilmek için ALTI veya COMP tuşlarıyla görünen değeri aşağı ve yukarı seçebilirsiniz. Örnek olarak siz 550 metredesiniz ama saatiniz 510 gösteriyor. ADJUST'a bastıktan sonra ALTI tuşuna 550 gelene kadar basınız sonra ADJUST'a tekrar basarak kalibrasyonu tamamlayınız. Artık çok daha net değerler alacaksınız.
Altimetre o güne çıktığınız en yüksek yeri MAX olarak kaydeder. Ayrıca istediğiniz zaman yükseklik ölçümü sırasında ALTI tuşuna 2 sn basılı tutmanız manuel kayıt olanağı sağlar. Kayıtlara alındığı tarih ve saat otomatik eklenir.
Alti tuşuna basarak ekranda REC yazısı çıkardığınızda siz tekrar aynı tuşla kaydı kesene kadar aşağıdaki bilgileri kaydeder.
Aydınlatma:
Saat gece kullanımlarında rahatlık sağlamak için aydınlatma sistemine sahiptir. Gayet net okunan ve güzel görünen yeşil renk aydınlatma bence başarılı. Ben tembelim saate bakınca ışı yansın diyorsanız LIGHT tuşuna A.EL yazını görene kadar basarak Otomatik Aydınlatmayı açabilirsiniz. Bu sayede geceleri saate bakmak için kolunuzu yüzünüze çevirdiğinizde ışığı otomatik yanacaktır.
Pusula, Barometre/Termometre ve Altimetre ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler ve kalibrasyon anlatımları için orjinal Neredeyse Tüm ProTrek'ler için geçerli Türkçe Kullanım Kılavuzuna bakınız. İndirmek için tıklayınız. Alternatif 1(Link 2. kez yenilendi) Alternatif 2
Ben saatimi 2008 yılında E-bay aracılığıyla aldım. Çünkü Türkiye Distribütörü Ersa'da fiyatı çok pahalıydı. Şuanda da 800 küsür lira civarında. 2 yıldır sorunsuzca kullanıyorum. Özellikle titanyum kordonlu olanını tercih etmiştim, şuanda ne kadar mantıklı bir iş yaptığımı anlamış durumdayım. İlk başta çizilmez gibi düşünerek hor kullanmışım biraz, çizildiğini farkedince çok çizik olan parçaları kutudan çıkan uzatma parçalarıyla değiştirdim ve zaman içinde eski parçalardaki çiziklerin de ilk günkünden çok daha az farkedildiğini gördüm.
Bu tip saatlerin en kalitelisini de alsanız plastik kordonlar zaman içinde ter ve sudan kopuyor. Ayrıca o kopma süreci başladığında çatlaklı, yırtıklı bir hal alıyor çok da sevimli durmuyor. O yüzden baştan işinizi sağlama alıp titanyum kordon seçmenizi tavsiye ederim.
Ürünün aslında gayet şık duran siyah kasalısı mevcut.
Fakat bu modelin çizikleri aşırı belli edeceğine hiç şüphem yok. Ayırıca kordonunun plastik olması da ayrı bir eksi.
Hem titanyum olmayan hem de kopma ihtimali çok düşük olan PRG-130GC modeli ise sonradan çıktı ve canlı renklere sahip.
Güzel tarafıysa isterseniz değiştirebileceğiniz ekstra bir örme kordonla beraber gelmesi.
Saatin ülkemizde kullanamadığımız otomatik güncelleme özelliği mevcut. Yani geri kalması diye bir sorun yok aslında, günlük yapılan yayınlarla saat şehirdeki diğer saatlerle senkronize olabiliyor. Gerçi çok az ülkede kullanıldığını varsayarsak bizim için gereksiz ama fiyatı arttıran bir özellik olmuş. Zaten ayda maksimum 20 sn geri kaldığını varsayarsak olmasa da olurdu.
200 metre su geçirmezlik özelliğiyle deniz havuz demeden takabilirsiniz, ki PRG 500T dahil hiçbir ProTrek modeli 200 m su geçirmezliğe sahip değildir, ben genelde çıkarmıyorum, şimdiye kadar en ufak bir sorun yaşamadım.
Ben aldığımda Casio'nun en gelişmiş modeliydi, bugünkü araştırmalarımda PRG200T ve PRG 500T modellerinin çıktığını gördüm. Ama hala en iyi özellikler ise PRG 130T'de. Sanıyorum şuanda bu saatle ilgili en geniş incelemeyi yaptık, umarım keyif almışsınızdır. Gerek şekil gerek kullanım itibariyle çok kullanışlı olan bu saati herkese tavsiye ederim. Vereceğiniz her kuruşu hakediyor.
http://world.casio.com/wat/download/en/manual/ adresine herhangi bir model Casio saatinizin arkasındaki 3 veya 4 haneli kodu girerek ingilizce kullanma kılavuzu indirebilirsiniz. Örnek olarak PRG130T'nin kodu 3135'tir.
Saatin ABD model adı Pathfinder 1500T'dir. Ve kodu 3134'tür.
Yazıda kullanılan görsellerin bir kısmı Casio Kataloğundan alınmış olup telif hakları ERSA ve CASIO şirketinlerine aittir.
İsteyenler için özellikle HD modu olduğundan ingilizce bir inceleme videosu: